NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَنَّادُ
بْنُ
السَّرِيِّ
وَالْحَسَنُ
بْنُ عِيسَى
مَوْلَى
ابْنِ الْمُبَارَكِ
عَنْ ابْنِ
الْمُبَارَكِ
عَنْ مَعْمَرٍ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
زَادَ ابْنُ
عِيسَى
وَأَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَا نَهَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ
شَرِيطَةِ
الشَّيْطَانِ
زَادَ ابْنُ
عِيسَى فِي
حَدِيثِهِ
وَهِيَ
الَّتِي تُذْبَحُ
فَيُقْطَعُ
الْجِلْدُ
وَلَا تُفْرَى
الْأَوْدَاجُ
ثُمَّ
تُتْرَكُ
حَتَّى
تَمُوتَ
İbn Abbas ile Ebü
Hüreyre'den rivayet olunmuştur ki:
"Rasûlullah
(S.A.V.) şeritatüşşeytanı yasaklamıştır" (Ravî el-Hasen) İbn îsa
(şeritatüşşeytan tabirini açıklamak üzere) rivayetine (şu sözleri de) ekledi:
"O derisinin (ve boğazının bir kısmının) kesilerek (yemek ve nefes
borularının sağ ve solunda bulunan) iki şah damarı kesilmeden bırakılan, sonra
ölünceye kadar (o hal üzere terk edilmek suretiyle) kesilen hayvandır"
Diğer tahric: Müsned
19359
İzah:
Şeritatüşşeytan:
Şeytanın yaraladığı hayvan demektir. Bu tâbir metm(je je açıklandığı gibi nefes
ve yemek borularıyla, bunların sağ ve solunda bulunan iki şah daman kesilmeden
sadece boğazı kana-tılarak ölüme terk edilen hayvanlar için
kullanılır.Cahiliyye döneminde arablar hayvanları bu şekilde keserlerdi.
Hayvana işkenceden
başka bir şey olmayan bu işlemi insanlara yaptıran kuvvetin şeytandan başka
birisi olamayacağı düşüncesiyle bu fiil şeytana isnad edilmiştir. Dolayısıyla
bu şekilde işkenceyle kesilen hayvana "şeytanın kestiği hayvan"
anlamına gelen şeritatüşşeytan ismi verilmiştir.
İmam Mâlik, bu hadisi
şerifin zahirini delil kabul edip kesimin Şer-i usullere uygun şekilde yapılmış
olması için hadisi şerifte kesilmeleri istenen evdac denilen şah damarlarla
birlikte huikum denilen nefes, borusunun da kesilmesi gerekir. Çünkü nefes
borusu kesilmeden şah damarını kesmek mümkün değildir. Hayvanı kesmenin gayesi
olan kan akıtmak ve canın çıkmasını sağlamak, ancak bu şekilde gerçekleşebilir
demiş.
İmam Ebû Yusuf'a göre;
şer'î kesimin gerçekleşebilmesi için, nefes bo-rusuyla birlikte yemek borusunun
ve iki şah damarından birinin kesilmesi gerekir.
İmam Muhammed'e göre;
bu dört şeyden herbirinin ekserisinin kesilmesi gerekir. Çünkü ekseriyet kül
yerine kaimdir.
İmam Şafiî île İmam
Ahmed'e göre; nefes borusu ile yemek borusunun kesilmiş olması hayvanın şer'î
usulle kesilmiş olması için yeterlidir.
İmam Ahmed'den gelen
diğer bir rivayete göre, nefes ve yemek borula-rıyla birlikte şah damarlarının
da kesilmesi icab eder.
Buraya kadar yaptığımız
açıklamadan ihtilâftan kurtulmak için en emin yolun yemek ve nefes borularıyla
birlikte şah damarlarının da kesilmesi olduğu anlaşılır. Bu mevzuda İbn Rüşd
şöyle diyor:
"Bu ihtilâfın
sebebi, bu hususta herhangi bir şartın nakledilmiş olmamasıdır. Ancak bu
hususta, iki hadis vardır ki biri hayvanın yalnız kanını boşaltmasının, diğeri
de iki damarını kesmenin vücubunu bildirmektedir. Birincisi Rafi' b. Hadic'in
yukarıda metni geçen - kanın damarlardan boşalmasını sağlayan âlet ile ve
Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanın etini yiyiniz-meâlindeki hadistir[Bknz.
2821 nolu hadis-i şerîf.] bu hadisin sıhhatinde ittifak edilmiştir.
İkincisi de Ebû
Ümâme'nin Peygamber (S.A.V.) efendimiz: -diş veyahut tırnak ile kesilmemiş
olmak şartıyla boğazdaki iki kandamarı kesilen hayvanın etini yeyiniz.-
buyurdu.[Münavi, Feyzü'l-Kadir, V-42.] mealindeki hadis-i şeriftir.
Birinci hadisin zahiri,
yalnız damarların bir kısmını kesmenin vücubunu göstermektedir. Zira
damarların bir kısmını kesmekle kan boşalmış olur. İkinci hadiste ise,
damarların tamamını kesmenin şart olduğu bildirilmektedir. Şu halde her iki
hadiste de damarları kesmenin şart olduğunu bildirmekte müttefiktirler.
Bunun için
"hadiste geçen el-evd'ac kelimesindeki harf-i tarif bir kısmını ifade
ediyor" desek bu iki hadisi te'Iif etmek mümkündür. Zira arab dilinde
harf-i tarif bazen baziyeti ifade eder ki o zaman hadis "kan damarlarının
bir kısmı kesilen hayvanın etini -eğer diş veyahut tırnakla kesilmemiş ise-
yeyiniz" mealinde olun. Nefes ve yemek borularının -hele yalnız bu iki
borunun- kesilmesini şart koşanların ise, sem'î bir dayanakları yoktur. Bunun
içindir ki, bazıları "Neyi kesmenin kâfi geldiği üzerinde icma edilmişse
onu kesmek vacibtir. Zira hayvanın helal olması için onu kesmek şart olduğuna
ve hayvanın, nesini kesmenin kâfi geldiği hususunda da bir nass bulunmadığına
göre, neyin üzerinde icma edilmiş ise, o şeyi kesmenin vacib olması lâzım
gelir." demiştir. Fakat bu zayıf bir görüştür. Zira kâfi geldiği üzerinde
icma edilen birşeyin sıhhat için şart olması lâzım gelmez.[Ahmed Meylânî,
Bidayetü'l-Miictehid I. 663-664 .]